Bedük hakkında çok iddia var: dünya standartlarında müzik yaptığı, dans müziğinde devrim yaptığı, tam bir sahne canavarı olduğu gibi. Bunlardan en az birinin doğru olduğunu teyit ederek başlayalım, o da ismini bir markaya çevirmeye başardığı. Bedük oldukça kısa bir zaman içinde kendi kulvarında saygı duyulan, ciddi takipçileri olan bir isim oldu. Yaptığı müzik sorgulamaya açık ama Türkçe sözlüden başka müziğin pastadan çok küçük bir pay alabildiği ülkemizde zor bir iş başardığı kesin.
Bunu yüzde yüz lehine kullanabilecekken maalesef kendisi değil, kendi hayranlarından biriymiş gibi davranarak tutturduğu abartılı tavır, yüksek ego müzikal kişiliğinin önüne geçmeye başladı. Yeni albüm bundan muzdarip, bir de promosyon stratejisini görünce albümün isminin ?go? değil ?ego? olduğundan şüphelenebilirsiniz. Sanatçının albümün her şeyini (ama her şeyini) üstlenmesi ne ilk albümünü yapan biri ne de olgunluk dönemine erişmiş biri olmadığı için orta halli bir şeyler koymuş ortaya. Bir de kulağa aşina olan şeyler tabii ki.
?Go?, önceki albüm ?Dance Revolution?dan daha fazla canlı enstrüman içeren bir albüm. Bunun çok işe yaradığı şarkılardan biri, çalışmanın açılışı olan ?Let Me Go?. Albümün çok güzel yapılmış Franz Ferdinand cover’ı ?This Fire? hariç zirvesi olan ?Let Me Go? dünyadaki dans müziğinin nabzını en iyi tutan şarkı aynı zamanda. Bazı parçalar ise 5-6 yıl geriden takip ediyor denilebilir. Misal ?Electric Girl? Bedük’ün tarzına alışkın olanlar için yapılmış ancak şarkıcının imzasını belirginleştireceğine, bir tekrar duygusu yaşatmakla kalıyor. Geçen yaz çıkan ?Gel Aşka? teklisinin ?My Woman?dan çalmasına göz yumduk ama doğru dürüst bir farklılığı olmayan klip şarkıları da iki kere sıçrıyor ancak.
Bedük’ün prodüksiyon manasında Türkiye dışından da takip edilmesine engel olacak bir durum yok. Sadece İngilizce konuşulan ülkelerde şarkı sözlerinin sığlığı ve zaman zaman manasız oluşu sorun yaratacaktır. Yani ülkesinin sınırlarını zorlamak isteyen bir adam kıç sallamakla ilgili kaç tane daha şarkı yapacak? İşin ilginci son bir yılda müzikal yelpazesi genişlerken Bedük’ün söz yelpazesi biraz daha daralmış. Kafiyeyi tutturduktan sonra herhangi bir şarkının güftesini diğerine koy hiç farketmez, öyle bir bağlanamama durumu var. Sadece oğluna yazdığı final şarkısı ?Feels Like Heaven? amacının başka olduğunu belli edebiliyor.
Albümde ?Love Tonight?, ?We Are One?, ?Under Bright White Lights? gibi ciddi yükseliş noktaları mevcut. Fakat homojenik bir şekilde dağılmış ?Shake That Thing?, ?Sway With Me?, keza ?On The Floor? gibi şarkılar albüme ciddi darbe vuruyor. Bir de ?Sway With Me?nin girişinde Bedük’ün seslendirmeyi çok sevdiği ?Can’t Get You Out Of My Head? etkisini bariz olarak duyuyoruz (Alakayı daha detaylı görmek isteyenler şarkının Homecoming Turnesi düzenlemesini dinleyebilir).
Şarkıcının siyah camlı gözlükleri çıkarttıktan sonra yeni bir şeyler görmeye başladığı kesin. Albüme olan bağlılığı, verdiği emek kartonetteki ekip listesinden belli oluyor zaten. Bu tek kişilik dev orkestra daha uzun üretim araları, daha renkli bir şarkı listesi seçimi ve en önemlisi daha iyi yazılmış sözlerle zorlanmadan dünyaya hitap edilebilir. Gerçi bu istek özenle hazırlanmış kartonette teşekkür yazısındaki isimler de dahil hiç Türkçe karakter kullanılmamasına gerekçe değil ama olsun. Bahadir Tanriover de Bahadır Tanrıöver kadar mutludur heralde isminin geçmesinden.
Not: 2.5 / 5
ya birazcık haksızlık yapmışsınız ama 🙁