Dün gece özel bir proje için Lütfi Kırdar’daydım. Biliyorsunuz dünyanın en önemli müzik okullarından Berklee Collage of Music, “Burs Turneleri” kapsamında, tarihinde ilk defa Türkiye’ye geldi. Berklee’de burslu okuyan Türk öğrenci Emir Çerman’ın girişimleriyle gerçekleşen bu önemli gelişme sayesinde, profesyonel ekibin belirlediği 30 yetenekli genç müzisyen, Berklee’den çeşitli oranlarda burs alabilecek. Bu proje kapsamında dün gece Lütfi Kırdar’da bir de konser düzenlendi. Konserde, Berklee’de halen eğitimlerine devam eden 4 Türk öğrencimiz; Emir Çerman, Bulut Gülen (trombon), Burak Beşir (flüt) ve Ekin Cengizhan (vurmalı çalgılar) kendi bestelerini İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’yla birlikte seslendirdi. Bu geceden elde edilecek gelirle hem halen eğitimleri devam eden öğrencilerimize, hem de onların arasına yeni katılacak Türk öğrencilere yardım sağlanacak. Gecede genç müzisyenlere destek olmak amacıyla Burak Kut ve Sezen Aksu da sahne aldı. Benim için gecenin en önemli anı Sezen Aksu’nun senfoni orkestrası eşliğinde söylediği 3 şarkıydı.

Senfoniye özel bir aşk duyan biri olarak, yıllardan beri debelenmekteyim aslında. Sezen Aksu’nun bir senfoni orkestrası eşliğinde bir konser vermesi, repertuvarının senfonik olarak düzenlenmesi, müzik adına en büyük arzularımdan biridir. Kimler kimler senfoni konseri verdi, vermeye çalıştı da biliyorsunuz bir türlü, aslında en çok yapması gereken isim Sezen Aksu, hayata geçirmedi böyle bir projeyi. Yıllar önce Harbiye Açıkhava’da Naim Dilmener ve Mustafa Oğuz’un ortak projesi “Sanki Dün Gibi” konserlerinde, Orhan Şallıel’in senfoni orkestrası eşliğinde “konuk sanatçı” olarak sahne almıştı Sezen. Orada 3-4 şarkısını belli oranda senfonik düzenlemelerle seslendirmişti. Tek kelimeyle nefisti. Bunu deliler gibi arzu eden biri olarak, ağzıma bir parmak bal çalınmış gibi hissetmiştim. Aradan yıllar geçti ve dün gece Sezen Aksu, bir kez daha “bir parmak bal”la aldı gönlümüzü. Ama o nasıl bir performanstı öyle; zaman, mekan herşey ellerimden kaydı gitti sanki.

İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası eşliğinde 3 şarkı seslendirdi Aksu. “İstanbul İstanbul Olalı”, “Küçüğüm” ve “Gülümse”. Şarkıların senfonik düzenlemelerini, eğitimlerini Berklee’de sürdüren genç müzisyenlerimiz yapmış. Öyle acayip bir şey oldu ki sahnede, keşke hepiniz orada olabilseydiniz. Tahmin ettiğim üzere, Sezen’in şarkıları, senfoni orkestrasıyla sanki bin katı daha büyümüş, derinleşmiş. Çok sesli olmak, ne kadar şahane bir şeymiş. Ve Sezen’in sesiyle orkestra arasında öyle bir uyuma tanıklık ettim ki, etim çekildi adeta. Buradan, eğer beni duyarsa, Sezen Aksu’ya bu bir çağrı olsun. “Sezen Hanım, lütfen bir an önce bir senfoni konseri veriniz. Ve mutlaka bunu kayıt altına alınız. Sizden en önemli ve hayati istirhamım budur.”